Diyabet hastaları genellikle kaygı seviyesi yüksek kişilerdir. Bu hastalarda ölüm korkusu daha fazla yaşanır. Hayat düzeninin farklı olması, şeker düzeyinin bir seviyede tutulmasının gerekliliği, zamanında ve sık yemek tüketmek zorunda olması kişiyi zaman içerisinde sıkıntıya sokacaktır. Kaygıyla birlikte öfke de yüksek olacaktır. Diyabet hastalığı incelendiğinde sosyal, psikolojik ve fizyolojik süreçlerle ilişkisinin olduğu görülür. Bu durum tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki tür diyabet için de geçerlidir.
Yaşam koşullarının farklı olması nedeniyle uzmanlar diyabet ve depresyon arasında bağlantı olduğunu ifade eder. Depresyonun tetikleyicisi olarak kabul edilen diyabet yaşam kalitesinin düşmesine neden olabilir. Depresyonun tanımında karamsarlık, hayattan zevk alamama, bıkkınlık, durgunluk, olaylara karşı isteksizlik, ruhsal bunalım, üzüntü gibi durumlar yer alır. Diyabet hastalığı bunları tetikler niteliktedir.
Diyabet Hastaları Neden Depresyona Girer?
Tip 2 diyabet hastaları için genellikle yaşam biraz daha zor olur. Bu kişiler için diyabeti kontrol altında tutmak ve buna göre yaşamak konusunda güçlük çekerler. Kişide yaşam düzeyinin sürekli kontrol altında tutulması yönünde yükümlülükler vardır. Bu durum kişiyi depresyona ve depresif düşüncelere doğru iter. Farklı hastalıklarla aynı temelde ilişkilendirilen depresyon günlük yaşam için risk teşkil edecektir. Diyabet ile aynı etkiye sahip olan ve kişinin depresyona girmesine yol açan diğer sebepler hareketsiz yaşam tarzı, obezite, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalığı olarak ifade edilir. Bunların görüldüğü kişilerde ruhsal ve fiziksel açıdan yaşananlar depresyona girmeyi hızlandırır.
Yapılan araştırmalara ve uzman yorumlarına göre depresyon ve diyabet arasındaki bağlantı noktaları şunlardır:
1. Ani Duygusal Değişiklik
Kızgınlık, gerginlik, bayılacak gibi olma, bilişsel işlev bozukluğu diyabetli ve depresyonlu hastalarda sıklıkla görülen durumlar arasındadır. Ruhsal belirtiler ile kan şekeri düzeyi birbiriyle ilişkili hallerdir. Depresyonu olan diyabet hastalarında sık sık kan şekerinde düşüklük yaşanmakta olup kişilik değişiklikleri meydana gelebilir. Diyabetli kişilerde depresyon ortaya çıktığında hızlı bir şekilde tanının koyulup uzman tarafından tedavi edilmesi gerekir. Hastalıkların ilerlemesi ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Yetkin olan kişilerden bu sorunla ilgili yardım talep etmek ve görüş almak faydalı olacaktır.
2. Stres
Bilindiği üzere pek çok hastalığın altında yatan nedenlerden biri strestir. Kişinin öfkeli, kızgın ya da gergin olduğu anlarda stres seviyesi daha da artar ve bu durum hem diyabeti hem de depresyonu tetikler. Bunu önlemek ve strese karşı zamanında müdahale edebilmek için öncelikle hastanın öfke ve duygu durum kontrolü konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Kişi kendini nelerin rahatlattığını önceden bilmeli ve stres anlarında bunu uygulamalıdır. Uzman önerilerine göre müzik dinlemek, egzersiz yapmak, derin nefes almak, yürüyüşe çıkmak, yalnız kalarak kişisel telkinlerde bulunmak insanlar üzerinde olumlu etkiye sahiptir.
3. Yeme Bozukluğu
Diyabet ve depresyon arasındaki ortak noktalardan biri yeme bozukluğudur. Depresyon hastalarında genellikle iştahsızlık ve düzensiz beslenme durumları sıklıkla görülür. Diyabet hastalarında ise aniden gelen açlık hissi ile kan şekeri seviyesi bozulur ve beraberinde stres, öfke, halsizlik gibi olumsuz haller başlar. Eğer hastalık erken yaşta başladıysa bu belirtilen daha bariz şekilde ortaya çıkabilir. Bu nedenle diyabet ya da depresyona ilişkin işaretler görülmeye başlandığında zamanında müdahale etmek çok önemlidir. Özellikle diyabet ile birlikte depresyonun da ilerlemesi hastalarda anksiyete bozukluğu, demans, şizofreni gibi ileri dereceli rahatsızlıkların oluşmasına yol açabilir. Bu süreçte hastaların ailesinden ve yakınlarından olumlu destek almaları da önemli olup psikolojik rahatlama sağlanmalıdır.